Bursa'da Uluslararası Mecelle Sempozyumu

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile düzenlenen Uluslararası Mecelle Sempozyumu'na Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in yanı sıra 'in yanı sıra, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, Bursa Valisi İzzettin Küçük, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanvekili Abdülkadir Karlık ile milletvekilleri, Ürdün ve Umman'dan gelen yüksek mahkeme başkanları, başsavcılar ve bilim adamları katıldı.

Sempozyumun gündeminde “Adalet ve Mecelle” kavramları vardı. Hâkimler ve savcıların da yer aldığı, geniş katılımla gerçekleşen program Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, alanında ilk olan sempozyumu düzenleyen Adalet Akademisi'ne ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Çavuşoğlu, “Mesleğin içinden bir hukukçu olarak öyle tahmin ediyorum ve hatta eminim ki, bugün hukuk fakültesi mezunlarımızın kahir ekseriyeti, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’nin tam adını bu şekilde telaffuz bile edebilecek donanıma sahip değiller” dedi.


"HUKUK FAKÜLTELERİNDE MECELLE HİÇ ANLATILMADI"

Bursa Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. organizasyonu ile gerçekleştirilen programda konuşan Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, “Bir hukukçu olarak tamamen bireysel eğitim tecrübelerimi anlatarak sizlere takdim ettiğimde, aslında Mecelle konusunun ve bu sempozyumun ne denli büyük bir öneme haiz olduğunu hep birlikte idrak etmiş olacağız. Daha ilk gençlik yıllarımda imam hatip lisesi son sınıfında fıkıh hocamız, Osmanlı’nın son dönemlerinde İslam fıkhından Mecelle kaideleri diye bir hukuk sistemi oluşturulduğunu ama çok geçmeden başta Fransızlar olmak üzere Batılıların baskısıyla bunun kaldırıldığını anlattığında henüz bu konuyu anlayabilecek kapasitede değildik. Ama Mecelle diye bir şey duymuştuk bir kere. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 4 yıl süren hukuk eğitimimiz boyunca ise neredeyse Mecelle kavramı ile hiç karşılaşmamıştık. Sadece Prof. Dr. Ahmet Mumcu Hoca’nın okuttuğu ve hatırladığım kadarıyla çok da önemsenmeyen ve yer yer seçmeli ders olarak okutulan Türk Hukuk Tarihi ders notları arasında, birkaç sayfa Mecelle’den bahsedildiğini hatırlıyorum. Allah’tan ki imam hatipte bir ilahiyatçı hocamız azıcık bahsetmişti de Mecelle konusu biraz aklımızda yer etmişti ve Mecelle kavramına az da olsa aşina olmuştuk. Yoksa ülkemizin en köklü hukuk fakültelerinden biri olan Ankara Hukuk Fakültesi'nde bile Mecelle’nin mahiyeti ve önemi hakkında ciddi bir malumat sahibi olmadan mezun olmuştuk bile.


"İSLAMİ VE MİLLİ DEĞERLERDEN UZAKLAŞTIRILDIK"

Mesleğin içinden bir hukukçu olarak öyle tahmin ediyorum ve hatta eminim ki, bugün hukuk fakültesi mezunlarımızın kahir ekseriyeti, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye’nin tam adını bu şekilde telaffuz bile edebilecek donanıma sahip değiller. Bunun en önemli nedeninin, bu topraklar üzerinde son 250 yıldır etkili olan Batılıların ve Batıcı zihniyetin, insanımızı İslami ve milli değerlerimizden uzaklaştırarak kendi sistemlerini ikame etmede gösterdikleri başarının rolü olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Üzülerek ifade etmem gerekiyor ki, bu etki hala güçlü bir şekilde devam ediyor; bırakın üniversitelerde ders olarak okutulmasını, Mecelle’yi gündeme getirecek bu tür organizasyonların sayısı bile artamıyor” dedi.


"AKAN KANLARA KARŞI BİR ŞEY YAPMANIN VAKTİ GELDİ"

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise dünyada yaşanan zulümlere karşı adil sistem ve anlayışa ihtiyaç olduğunu söyledi. Bakan Gül, “Dünya düzeninin anahtarı adalettir. Hazreti Peygamber'in hayatı her safhasında adaleti müjdelemiş, bu kavramı mühimsediğini göstermiştir. Veda hutbesindeki, “Arap'ın Arap olmayana, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha takvadan öte hiçbir üstünlüğü yoktur” sözleri, adaletin, eşitliğin bir manifestosu mahiyetindedir. İşte bu topraklar, bu tarih, bu medeniyet, adaleti öylesine önceleyen bir inanç etrafında halelenmiş, yükselmiş ve ilerlemiştir. Ecdadımız asırlarca bu topraklarda bu medeniyeti geliştirmiş, hayatın her alanında 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışı hep hükümran olmuştur” diye konuştu.


“OSMANLI ADALETİ DÜNYA ÖLÇEĞİNDE ASIRLARCA BİR MİHENK ÖZELLİĞİ TAŞIMIŞTIR”

Osmanlı adaletinin dünya ölçeğinde asırlarca bir mihenk özelliği taşıdığına dikkat çeken Gül, “Bu adil idare sistemi sebebiyle Bizanslı Grandük Notaras, “Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz” demiştir. Bu adil idare sistemi sebebiyledir ki İspanya Yahudileri uğradıkları zulümden kurtulmanın yolunu bir insanlık, bir adalet adası olan Osmanlı'ya sığınmakta bulmuşlardır. Osmanlı altı asır boyunca bütün mazlumlara, sığınmak isteyen herkes kucak açmıştır. Osmanlı, diline, dinine, etnik kökenine bakmadan bu yurda kim gelmek istemişse kapısını her zaman açmıştır. 6 asırdır hüküm sürdüğü hangi coğrafya olursa olsun o coğrafyada da kimsenin diline, dinine, etnik kökenine hiçbir şekilde baskı yapmamış, adil bir idare hüküm sürmüştür. Bugün Filistin'de, Irak’ta, Suriye'de yaşanan hadiseleri gördüğümüzde, aslında Osmanlı adaletinin Filistin'de bir Yahudi'nin, bir Hıristiyan'ın, bir Müslüman'ın nasıl bir arada yaşama kültürünü geliştirdiği çok iyi gözler önüne serilmektedir. Yüzyıllar boyunca herkes kendi inancıyla bir arada yaşamanın özgürlüğünü, bu idare sistemi ile yerine getirmiştir. İşte bugün aslında dünyanın aradığı, ihtiyaç duyduğu tam da bu adil sistem arayışıdır. Geçtiğimiz hafta, Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda tam da bu noktaya işaret etti. BM Genel Kurulu'nda herkesin gözlerinin içine bakarak, 'Dünya beşten büyüktür ve bu sürdürülebilir bir sistem değildir' diyerek, dünya hukuk sistemine ve dünya siyasi tarihine geçecek sözleri bir kez daha haykırmıştır” diye konuştu.


“GÜÇLÜLERİN DEĞİL, HAKLILARIN EGEMEN OLDUĞU BİR DÜNYA İÇİN EL BİRLİĞİYLE MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

“Dünyada yaşanan bütün zulümlere karşı adil bir sisteme ihtiyaç var” diyen Gül, “Bu adil anlayışın bayraktarlığını yapan ecdadımız ve onun bu anlayışını sürdüren Türkiye, inşallah bu sesi daha yüksek şekilde söylemeyi sürdürecektir. Arakan’da ve dünyanın pek çok yerinde, Filistin’de, Irak'ta, Suriye'de akan Müslüman kanlarına seyirci kalan dünyanın artık adaletten, insanlıktan, süslü kelimelerden uzak bir şeyler söylemesinin, yapmasının vakti geldi de geçiyor. Biz bir kez daha güçlülerin değil, haklıların egemen olduğu bir dünya için el birliğiyle mücadelemizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Mecelle konferansının açılış konuşmalarının ardından aile fotoğrafı çektirildi.